AFYONOLAY takipçileri, bugün Afyonkarahisar’ın Şuhut ilçesinde yaşamış 1900 yılında doğmuş olan Bekir oğlu Halil Şenol’un İstiklal Harbi dönemindeki esaret anılarını sizlerle paylaşacağım.
Arşiv belgelerinden elde ettiğim bu bilgiler savaşın aslında farklı bir yönünü yani esaret kısmını da gözler önüne sermektedir.
Şimdi hep birlikte Şuhutlu Halil Şenol’a kulak verelim. Onun ağzından hem savaş döneminde hem de esaret altında yaşadıklarını sizlerle paylaşıyorum.
Savaş Anıları
İstiklal Harbi’nde 23.Fırka 68.Alay 3.Tb 5.Bl.te savaştım. Atlıhisar köyünden Hasan Okumuş ve Efe Ahmet (Ahmet Karakoç) ile birlikte savaşa çağrıldık. Bizim bölükte 75 kişi vardı. Hepimizde silah yoktu. Kendi elbiselerimizle savaşa katıldık. Bizi Uşak’ın Kabaklar mevkiine yerleştirdiler. Orada bir buçuk gün harp ettik. Yunanlıları bozguna uğrattık ve Oturak’a geldik.
İkinci defa Afyon’un Çakırköyü üzerinde çarpışmaya başladık. Düşman kuvvetler bizi top atışına tuttu. Biz mevzilenecek bir yer bulamadık ve bozulduk. Herkes köylerine dağıldı. Kesin olarak tarih hatırlayamayacağım.
Bizi tekrar savaşa çağırdılar. Eskişehir Seyitgazi’nin Çukurhisar köyünde alayın biri harbe girmiş. Bizi de onlara takviye olarak gönderdiler. Biz de aynı yere vardık. Bir buçuk gün de biz savaştık. Fakat biz de bozulduk. Bozulan alay dağınık halde geri çekiliyorduk. Çöyürler mevkiinde Seyitgazi’ye doğru gelirken bir miralayla karşılaştık. Kendisinin Kafka 3.Fırka Komutanı olduğunu söyledi ve bize memleketlerimizi sordu. Ben memleket Afyon deyince ‘Evlatlar korkmayın, düşmanın Afyon’a, Ankara’ya hatta Sivas’a kadar yolu var. İşgal edebilirler. Biz henüz savaşa girmiş değiliz. Kuvvet denkleştirme yoluna çalışıyoruz. Kuvvetlerimiz denkleştiği an Yunan’ı sekiz günde İzmir’e dökeceğiz dedi. Belki siz bana küfredeceksiniz. Düşman yurdun her tarafını işgal etti. Sen bize maval okuyorsunuz diyeceksiniz’ dedi ve gitti. Gerçekten de o gittikten sonra arkasından küfredenlerimiz oldu.
Şuhutlu Halil Esir Düşüyor…
Akşam Seyitgazi’ye geldik. Oradan Eskişehir’in Çerkez köyü olan Akpınar köyünün harman yerine varırken düşman kuvvetleri bize ateş açtılar. Biz bozguna uğradık. Bir dereye sığındık. İki taraftan sıkıştırdık. Fırka kumandanı Ömer Halis atına bindi ve gitti. Biz de gitmeye kalkıştık. Tabancaları çektiler. Buraya cephe tutun dediler. Biz efendim arkamızdan gelen düşman öbür taraftan gelen düşman. Biz esir kalıyoruz dedik. Hayır dediler. O gelen bizim asker dediler. Bizi bırakmadılar. Fırka kumandanı Ömer Halis gidince 3.tabur kumandanı Haydar Bey’le topçu binbaşısı da bizimle beraber teslim bayrağını çektiler. On dört subay ve 68.alayın hepsine yakını esir düştük.
Esaret Günleri Başlıyor
Bizi oradan aldılar. Eskişehir’e götürdüler. Eskişehir’de beş gün kaldık. Oradan Bursa’ya götürdüler. Bursa’da bir gece yattık. Oradan Mudanya’ya götürdüler. Mudanya’dan vapura bindirdiler. İzmir’e çıkardılar. Kordon boyunun Rumları bize bağırdılar. Sizi asacağız keseceğiz diye. İzmir’de üç ay kaldık. İzmir’den Atina’ya atlattılar. Son harpte bulunamadık.
Atina’da Yaşadıkları
Atina’da bir buçuk yıl esir kaldık. Kampımız Atina’nın biraz dışında idi. Bizi İngilizlere teslim ettiler. Başımızda da nöbetçileri vardı. Bizden Nuhlu Süleyman Çavuş İngilizlerin evine gider gelirdi. Esaretimiz sırasında bizi çalıştırdılar. Yolların çukur yerlerini doldurttular. Denizin kenarında taş patlattırıp rıhtım yaptırdılar. Kuyular kazdırdılar. Esaretimiz sırasında işkence yapmadılar.
Esaret Sırasında Yunanlıların Atina’daki Durumları
Yunan askerleri siz Anadolu’ya Türklere sattınız. Türkler savaşarak almadılar diye 14 tane subaylarını kurşuna dizdiler. Askerleri silahlarını bırakıp kendi köylerine gittiler. Hatta bir gün su doldurmaya gittiğim çeşmede bir Yunan kızıyla karşılaştım. Ona gazete ne yazıyor diye sordum. Kız sinirli sinirli kafasını sallayarak Konstantin barış istiyor Kemal savaş istiyor diye yazıyor dedi. Eğer Türk askerleri bir kayıkla Atina’ya gelselerdi karşı koymaya hiç güçleri kalmadıydı. Bütün askerleri siz Anadolu’yu sattınız diye dağılmaya başladıydı. Askerleri önceleri kumandanlarına saygılı idi. Fakat zamanla bu saygıları kalmadı. Türk askerleri sonsuz disiplin ve saygıya sahipti. Bir gün başımızda bulunan bir Yunan askeri yanıma geldi. Önce dinden konuştuk. Sonra da savaştan konuştuk.
Dedi ki: Bizim Kral deli dedi. Hiç Türkler Anadolu’yu bize verir mi? Savaşta yensek bile Fransa ve İngilizler ağar döner yine Anadolu’yu Türklere teslim eder. Biz de boşuna savaşırız dedi. Krallarından memnun değillerdi. Savaş taraftarı değildi.
Esaretten Kurtuluşa Doğru: Büyük Taarruz Haberini Alıyor
Süleyman Çavuş İngiliz’in evine gidip geldiği için bize haber getirirdi. Süleyman Çavuş sabah gider akşam gelir, bizimle yatar, sabah yine giderdi. Bir gün akşamüstü geldi. Hemşeriler bugün Afyon’da Kocatepe’de bizim top patlıyor dedi. Nereden bildin dedik. Yunanlılar gazete okudu, dinledim dedi. Sabah saat 10.00 sıralarında yolda çalışırken Atina’dan doğru süratlice bir tek araba geldi. Yanımızda durdu. Mehmet gel buraya dedi. İçimizde Senirkentli bir Mehmet Çavuş vardı. Biz ona (Berber Mehmet derdik). O yanına doğru yürüdü. Daha yanına varmadan, korkmayın sizin asker Balmahmut’a girdi, dedi. Sekiz gün deyince sizin askerleriniz İzmir’e girecek dedi. Hemen aklıma esir olmadan önce karşılaştığımız Kafkas 3.Fırka kumandanının dedikleri aklıma geldi. Miralayın dediklerinin doğruluğu ortaya çıkıyordu. Başımızda bulunan tercüman İngilizlere haber vermiş. Türkler (Esir Mehmet) bir at arabacısıyla konuştu. Türklerin Balmahmut’a girdiğini söyledi diye hemen iki jandarma geldi, Mehmet’i alıp gittiler. Mehmet’e sormuşlar. Mehmet nereden bileyim, ben esir bir adamım. Biri geldi dedi gitti demiş. Tanıyabilir misin demiş. Bilemem efendim, hiç görmediğim bir adamı nasıl tanıyayım deyince. Subay doğru ya bu adam esir, nereden bilsin deyip Mehmet’i geri göndermiş, tercümana kızmış.
Esaretten Kurtuluş ve Vatana Doğru
Bir akşam berber Mehmet geldi. Arkadaşlar hazır olun, yarın gidiyoruz dedi. Sabah erkenden esirler gelsin diye karargahtan bizi istiyorlar dedi. Sabah oldu. Karargaha vardık. Bizden Rafet Paşa Ankara’dan Atina’ya bizi teslim almaya gelmiş. Merhaba evlatlar dedi. Nasılsınız dedi. Merhaba Paşa’m, iyiyiz dedik. Bize sizi görmeye geldik falan demediler. Orada Uşak kaymakamı da vardı. Çadıra girip biraz konuştular. Ona da dememiş. Paşa gittikten sonra başıbozuk bölük hazır olun dediler. İnegöllü bir Ömer Çavuş vardı. O da esir düşmüş. Yunancayı çok iyi bildiği için bütün esirler ona teslim edilirdi. Erzakları o alırdı. Selanik treni karargahın içinden geçerdi. Trene bindirdiler. Pire iskelesine getirdiler. Vapura bizi bindirdikten sonra Yunan halkı bağırmaya başladı. Türkler kendi esirlerini alır bizim esirlerimizi vermez diye. Vapuru geri çevirdiler. Bir ay daha kaldık. Sonra Fransızlar geldi. Bize hazır olun dediler. İskeleye Fransızlar durmuşlar. Künyeleri okudular, vapura bindirdiler.
Şuhutlu Halil’in Vatana Dönüşü
Bizi Urla’ya getirdiler. Urla’ya geldiğimiz Cafer Tayyar Paşa vardı. Bu paşa Terakkide asker toplamış, zamanla bozulunca askerlerini dağıtmış. Bir Müslüman köye varmış. Köylüler de onun Yunan karakoluna teslim etmişler. Böylece o da esir düşmüş. Yunanlılar en çok bu Tayyar Paşa’dan korkarlardı. Urla’da ütüye girdik. Şubat içlerinde de memleketimize geldik.
Gençlere Tavsiyesi
Vatanımızı milletimizi düşünün. Biz düşman çizmesinden kurtulmak için çarıklarımızı dahi yemek zorunda kaldık. Çok kötü günler geçirdik. Yeni nesil vatanına istiklaline sahip olsun. Bayrağı yere düşürmesin.
………….
Sevgili AFYONOLAY okuyucuları.
Noktasına virgülüne dokunmadan Şuhutlu Halil’in arşiv belgelerine yansıyan anlatımları bunlardır.
Kendisini saygı ve rahmetle anıyorum.
NOT: Yazının her türlü hakkı saklıdır. Yazarın izni olmadan farklı platformlarda yayımlanamaz.
İletişim: https://twitter.com/mozturkuaz