GAZZE’DEN ATİNA’YA DİNARLI BEKİR’İN YAŞADIKLARI
Sevgili AFYONOLAY takipçileri,
Bugünkü arşiv belgemizde Dinar’a gidiyoruz. 1885/1886 doğumlu Dinarlı Bekir’in (Aydoğmuş) anılarını dinleyeceğiz. Soyadı Kanunu’ndan sonra Aydoğmuş soyadını alan Dinarlı Bekir aslen İncesu köyünden… İncesu köyü 2004 yılından itibaren Isparta Keçiborlu’ya bağlı hale gelmiştir. Fakat arşiv belgesinde Dinar yazmaktadır.
Her zaman yaptığımız gibi doğrudan onun ağzından cümleleri sizlerle paylaşacağım.
Dinarlı Bekir anlatacak, biz de o günleri yaşayıp hissedeceğiz.
Askere Alınması
“1914'te I. Dünya Savaşı başlarken askerlik pusulam çıktı. 1916’da askere alındım. Köyden 10 kişi olarak askere çağrıldık. Ben, Hacıyusufoğlu Mehmet UYSAL, Ellezoğlu Ellez AKDAĞ, Yörük oğlu Ahmet SOYÖZ, Dervişoğlu Abdullah ARISOY, Nurioğlu Bekir SALMAN, Maha Mustafa ERTUĞRUL ve diğer arkadaşlarla askere gittik. Dinar şubesine geldiğimizde bizleri Burdur’a fırkaya gönderdiler. Sonra oradan bizleri geri Dinar'a gönderdiler. Dinar'dan İzmir'e piyade eğitimi görmek için sevk edildik.”
Dinarlı Bekir Kudüs-Gazze-Filistin Cephelerinde
“…İzmir dolu olduğu için bizi İstanbul Selimiye Kışlasına gönderdiler. Orada on gün kaldıktan sonra seçim yaptılar. İleri gelen yani gösterişli güçlü kuvvetli olanları seçtiler. 69. fırkaya Kudüs’e gittik. Üç ay alelusul eğitim gördük ve oradan Gazze cephesine verdiler. Oradan da Filistin cephesine Beyrusabah’a (!) gittik ve İngilizlerle harp ettik, çarpışma üç ay sürdü. Kısa süre içinde bize silah yere dediler yani ateşkes oldu. Bize bir müddet tezkere verdiler. Köye geri döndük”.
İstiklal Harbine Katılması
“Dört beş ay köyde kaldıktan sonra bizleri tekrar askere aldılar. O zaman İstiklal Savaşı hazırlıkları başlamış Mustafa Kemal Samsun’a çıkmış Erzurum, Sivas kongreleri yapıldığı kulaktan kulağa iyice duyulmaya başlamıştı. O zaman padişahın yanlış tutumu yüzünden halkımız bedbaht düşmüş, böyle bir savaş ve mücadelenin beklenmesi zorunlu hale gelmişti.”
Aydın ve Denizli’de Yunan ile Çarpışması
“Mustafa Kemal’in İstiklal Savaşı emriyle dağdaki taştaki millet toplanıp sevinçle yeni orduya katılıyordu. Biz Aydın Bellanbolu cephesinde İstiklal Savaşı girişine başladık. 57. fırkaya 75.alaya dahil olduk. Orada 5 ay çarpıştık. Yunan bizi bozguna uğrattı ve biz geri çekilmek zorunda kaldık. Denizli Sarayköyü’nde Buldan Çayı köprüsünü keserek bir ay kaldık. Sonra bizi Çivril cephesine geri çektiler. Bu cephede harbe girdik. Bu sırada Buldan’da bozguna uğrayan askerler, Çivril’deki yakın memleketli olanların bazıları firar etmeye başladılar. Bunun üzerine yakın olan Afyon, Isparta, Burdur, Denizlili olanları seçerek ben de dahil Batı Cephesindeki Eskişehir’e gönderdiler. 23.24. fırkayla harbe girdik. 4.fırka da bize katıldı. Bu 3 fırkadan birer bölük fedai seçildi. Bizim bölükte 150 kişi mevcut toplandı. Bölük komutanımız Üsteğmen Mustafa Bey’in emrinde idik. Çok cesur gözünü budaktan esirmeyen adamdı. Şehit oldu başımızda.”
Eskişehir Kanlıpınar’da Yaşadıkları
Eskişehir Kanlıpınar köyünde köylüm Mustafa Ertuğrul ile birlikte mevzide idik. Bize doğru devamlı ateş eden bir makineli Yunan askerini Mustafa vurdu, arkasından başka bir Yunan askeri makineliyi aldı. Bize hücum etti. Zaten ikimizin elinde bir tüfek vardı. Mustafa sıra sende hemşerim dedi ve ben de nişan alıp vurdum. Bir o, bir ben derken daldırmışız, etrafımıza bir baktık ki bizden başka kimse kalmamış, bizim mevzi dere yatağında idi, önü çok açık görünüşlü idi, attığımızı vuruyorduk. Bu sefer Mustafa ‘Bekir, bizimkilerden kimse kalmamış ne yapacağız?’ diye sordu. Geri çekilelim dedik ve o yataktan aşarken etrafımıza yağmur gibi kurşun yağıyordu. Allah’tan hiçbiri isabet etmiyordu. Vadiyi aşınca Mustafa birden yere düştü. ‘Bekir gitme ben vuruldum’ dedi. Baktım hiçbir yerinde bir şeyi yoktu. ‘Hiçbir şeyin yok! Niye düştün?’ dedim. Kalkmak istedi kalkamadı. Bir de baktık ki potininin gopçaları (ipleri) çözülmüş birbirine düğümlenmiş Mustafa onun için düşmüş. ‘Kalk, seni bak ne göçürmüş!’ deyip kaldırdım. O da görünce ikimiz de kahkahaları tutamadık. Hayli gülerek yola devam ettik. Hey gidi günler hey!”
Dinarlı Bekir’in Esir Düşmesi
“Kanlıpınar Meydan Muharebesinde tek altı kişi bizim bölükten sağ kaldı. Üsteğmenimiz Mustafa Bey İstanbullu idi. Şimdi Kanlıpınar Şehitliğinde yatıyor. Geriye kalanlar içinde bir teğmen, bir çavuş ve dört er esir düştük. Bütün toplamımız 3 fırkadan 1800 kişi kadarmış. Bizi topladılar gavur Yunan Eskişehir istasyonuna getirdi. 6 gün ağaçlar altında aç acına ölmeyecek kadar günde bir defa iyi kötü yemek verdiler, ellerimizle yedik. 6 gün sonra Bursa’ya yayan götürdüler, Bursa’da camide 5 gün kapattılar. Sonra Mudanya’ya deniz iskelesine götürdüler. Deniz vapuruna doldurup bizi İzmir’e götürdüler, İzmir’de 18 gün kaldık, sonra Atina’ya gemi ile götürdüler.”
Atina’da Yaşadıkları
“Atina’da gemiden inerken bir Yunan subayı elinde bir odunla karşıladı. Hepimizi hak geçirmeden benzetti (dövdü). Atina’da 12 gün kaldık. Oradan birazımızı Preveze’ye çektiler, oradan Korfu kalesine götürdüler. Kaleye girdiğimizde yalnızca 496 kişi kalmıştık. Bugünkü gibi hatırlarım. Gerimizin çoğu İzmir’de, vapurda ve Atina’da telef edilmişti. 17 Temmuz 1921’de esir kampına katıldık. Oradan bizleri boğaz tokluğuna demiryollarına işçi olarak dağıttılar. Esir kampında tam 2 yıl kaldık. Bu arada mübadele yapılmıştı. Türkiye hasta vapuruyla bizi geri almıştı. 22 Nisan 1923’te sevk edildik.”
Bu Vatanı Biz Böyle Kurtardık
“İstiklal Harbi zamanında köyümüzden beygir, merkep ve askere giyecek yiyecek, buğday, arpa, burçak toplanmış, kağnılarla bağışlanarak yollanmıştır. Atatürk hakkında duymuştum, 19 Mayıs günü Samsun’a çıktığını, Erzurum ve Sivas Kongrelerinin yapıldığını duymuştuk. Böyle bir kurtarıcıyı tüm Türk milleti zaten bekliyordu. Atatürk’ün çağrısına inandığımız için seve seve savaşa girdik, vatanımızı kurtarmak için canla başla çekinmeden düşmanla vuruştuk, komutanlarımızın emirlerine riayet ettik. Sonra muvaffak olup bu vatanı biz böyle kurtardık. O günler gitsin, bir daha gelmesin.”
Genç Nesillere Tavsiyeleri
“Allah’ım bizim gördüklerimizi göstermesin. Bütün genç nesillerimize selam olsun. Milletimiz var, devletimiz sağ olsun. Yücelsin Türk milleti ebediyen, yücelecektir hiç kuşkuları olmasın, Atatürk’ün izinden yürüdükçe nice komutanlar yetiştirir Türk milleti.”
Dinarlı Bekir, işte, o günlerde yaşadıklarını bu cümlelerle anlatmıştır.
Gazze’de, Kudüs’te, Çivril’de, Eskişehir Kanlıpınar’da onun ayak izi vardır, onun teri, onun gözyaşı vardır.
SON SÖZ
Dinarlı Bekir’in anlattıkları sanki film sahnesi gibi gözlerimin önünden geçti. Eminim sizler de aynı düşüncedesiniz. Onun yaşadıkları, anlattıkları hepimize ders olmalı. Zaten o da sözlerini “Allah bizim gördüklerimizi göstermesin” şeklinde bitiriyor. Biz de “ÂMİN” diyoruz. Âmin diyelim ama her zaman da o günlere düşmemek için biraz tedbirli olalım, akıllı olalım, bilgili olalım…
Dinarlı Bekir Aydoğmuş’u saygı ve rahmetle anıyorum.
NOT: Yazının her türlü hakkı saklıdır. Yazarın izni olmadan farklı platformlarda yayımlanamaz.
İletişim: https://twitter.com/mozturkuaz