Çağ ne kadar görüntü ve teknoloji çağı olursan olsun, ‘söz’ onun üzerinden geçer. Bunca teknolojik imkân varken tabela sahipleri, kendilerini ifade etmede söze başvuruyorlar. Ama slogan tuzak bir sözdür. Av mevsimi başlayınca herkes slogan arayışına giriyor. Hatta “o slogan senindi-benimdi” kavgası bile oluyor. Slogan, söze, düşünceye, kavramlara taalluk eden bir kavramdır. Dünyanın saklanamayan en büyük gerçeği şudur: Sözleriniz üzerinden kim olduğunuzu kesin açık edersiniz. Çünkü insan kendini asla saklayamaz.
Bütün ölüleriniz ve dirilerinizin kayıtlarına bakın; sloganın ne olduğunu bulamazsınız. Türkiye’nin yaşayan en büyük Fıkıh âlimi ve diğer bütün öne çıkanlar slogandan bozma kamyon yazısını şiar edindiler. (Kayıtlarımızda var.) Neden? Çünkü düşüncenin kaybedildiği topraklardasınız. Slogana yapışan kamyon yazısına mahkûm olur. Bu mahkûmiyetten tahliye olmanın yolu bu adrestir. İki asırdır düşünme vasfı olan yok. Bu nedenle bütün dünyaya Ebu Cehil’in finans şebekesi hükmediyor.
Müzikle yani güle oynaya, çala çağıra iktidar isteniyor. Akla ziyan müzik yöntemini geçelim… Sloganı tanımlayacağım. Düşüncenin en önemli kısmı tanımlayabilmektir. Kafası karışıklar takoz kalınlığında kitaplar yazarlar ve okuyan da kendileri de bu takozların altında kalırlar. Cumhuriyetin her döneminde, mesela 12 Eylül sonunda, bütün gruplar okudukları takozların altında kaldılar.
Slogan nedir? Slogan, ayet değildir, hadis değildir, atasözü değildir, kibarı kelam değildir. Peki, nedir? Slogan: Av mevsimi tuzağıdır… Birkaç sloganla ilelebet yürüyen var mı; yok. Neden? Çünkü tuzak bu, güncelleyeceksin. Dökülüyor, tıpkı makyaj gibi. Aynı kavramları kullananlar aynı tuzağa düşerler. Slogan: İdeolojilerin makyajıdır. Makyaj sürekli dökülür; bunun için her mevsim sloganlar yenilenir. Slogan: İşine gelirse, yersen, demektir. Yani bu işin sonunda benden sloganla ilgili hesap soramazsın; slogan bu, işine gelirse! Slogan: Benden sonrası tufan, demektir. Sloganların içeriği genellikle şöyle der: En iyisi biziz, bizden sonrası tufan! Slogan adar; “adamakla mal tükenmez.” Slogan düşünceye değil, itaate çağırır. Slogan duvar ve bazen kamyon yazısıdır. Ama hafife almaya gelmez; sloganlar silahlardan önce patlar. Slogan bir iktidar manivelasıdır. Manivela orantısız güç kullanır. Slogan, yumuşak bir ifade gibi durur ama tasfiye, tehdit ve belirsizlik içerir. Slogan tuzağına düşenlerin daha dokuz tuzağa düştüğü kayıtlarımızda var.
İslam dünyası, Türk dünyası, Arap dünyası, Hıristiyan dünyası, bütün dünyaların Filistin-İsrail savaşında neden eli kolu bağlı, neden süngüleri düşük? Çünkü sözü, hakikati yere düşürdüler. Söze itibar yok; sefil kavramlara (=düşünceye) itibar var. Sefil kavram çarpan etkisi yapar. Dikiş tutacak bir yer kalmaz. Mesela , “stadyumda zar ayaklarla” atılır. Düşünebiliyor musun bütün toplum “zar esnafı” olmuş, tuzağa düşmüş, teslis inancına batmış. ‘İnanmak’ İslam’a girmenin ilk basamağıdır. Esas vakıa ondan sonra başlar: Kuran’ın; “düşünmek, akletmet, işitmek” emirleri, akleden bir kavim içindir. Akletmeyen bir kavim, hücreleri adedince hatim indirip hafız yetiştirse sadece ‘ezber’ yapmış olur; ezberlerini bozamazlar. Dünyadaki slogan ezberini bozuyoruz.
Slogandan sonra herkesin ortak vasfı, “mikroplar, vitaminler, sosyal güvence” teslisi üzerinden vaatte bulunmak… Sadece mideye hitap etmek… Bu millet hangi tür bir canlı? Tek derdi mide mi? Zihni doymayanın, kimlik ve düşünce vasfı olmayanın midesi imkânsız doymaz. Böylesi açlar için atasözü şöyle der: Besle kargayı oysun gözünü.
Altmış yıldır Milli gazete başköşesinde “hak geldi batıl zail oldu” ayetinin altına, Kuran, İsra Suresi, ayet-81, yazmıyor. ‘Milli’ olmak böyle bir şeydir. Bu durum ayetin değiştirilmesi demektir. Altmış yıldır bu felaketi görmeyen yok. İtiraz eden yok. Çünkü düşünme vasfı olan yok. Kuran Mekke’de indi, Mısırda okunda, İstanbul’da yazıldı. Nerede anlaşıldı? Hiçbir yerde anlaşılmadı. “Siyasal İslam, İslamcı, ılımlı İslam, demokratik İslam” vs. gibi onlarca müfsit kavramla Kuran pratikte değiştirildi. Kuran’da emredilen Allah, İslam, Müslüman adlarını; tanrı, kültür, muhafazakâr olarak değiştirenler Kuranı pratikte değiştirmiştir. Slogan bu tahrifatın bir parçasıdır. Yedi yıldır yaptığım, kavramlar üzerinden tekrar İslam dairesine çağırmak; “işiten bir kavim için!” (Rum-23)