Eskiden tam altı ay kar yağardı. Öyle diz boyu, adam boyu falan değil, dam boyu yağardı kar. Yollar kapanırdı, köyler köylere, şehirler şehirlere ulaşamazdı. Bembeyaz olurdu dağlar, dağlar yüreğimi dağlar, yolda ölürdü hastalar doktor yolunda. Ama şimdi öylemi bak kış bitiyor nerdeyse ikinci kez düştü kar. 24 saat oldu ara vermeden yağan kar, gelinlik kız gibi beyaza bürüdü Afyonkarahisar’ı.
Evdeyim, kızım side baba her yer beyaz olmuş diyor. Oğlum edis kartopu oynayalım diye tutturdu. Karla kaplanmış Afyonkarahisar. Gece boyu yağmış. Hanım sobayı yakmış yarı borusuna kadar kıpkırmızı olmuş. Lezzeti meşhur Şuhut Patateslerinin küçükleri seçilmiş közlenmeyi bekliyor. Ne zaman diyorum hanıma, ne zaman ekmeğin arasına tereyağı sürüp sobada kızartacaksın. Kocaman bir somun ekmeğini kızım Side ve oğlum Edis ile ortadan kesip kitap gibi açıyoruz. Koca bir tereyağını içine sürüp sobanın üzerinde kızarmaya bırakıyoruz. Ekmek ısındıkça tereyağ eriyor. Tereyağ eridikçe odayı mis gibi bir koku kaplıyor. Açın pencerenin perdelerini kar yağarken lapa lapa, biz sıcacık evimizde kahvaltı yapalım mis gibi. Bu gün okulda yok çocuklar tatil yaparsınız artık. Ama benim çıkmam lazım.
Soğuk çarpıyor suratıma
Sıkıca giyiniyorum, merdivenlerden inip sokak kapısını açtığımda tokat gibi çarpıyor soğuk suratıma. Her yer kar altında ama kestiremiyorum ne kadar birikmiş diye. Bir adım atıyorum diz altına kadar gömülüyor ayaklarım. Sokaklar boş bugün, kimse çıkmamış evlerinden. Ya da çıkamamışlar kardan. Uzun çarşıdan iniyorum aşağı doğru. Elimde fotoğraf makinesi resim çekiyorum. Beyaza bürünen Afyonkarahisar’ın. Hafta sonu olmasına rağmen belediye işçileri çalışıyor. Belli ki yağan kara en çok onlar bozulmuş. Yolları açmak için var güçleri ile çalışıyorlar.
Anıt parka geliyorum. Beyaz altında park. Arkada Karahisar kalesi tüm ihtişamı ile dimdik duruyor, beyaza bürünse de. Park tamamen karlar altında. Anıtın üzerinde kar birikmiş. Başka bir anlam ve güzellik katmış. Banklarda insanların yerini yarım metreyi bulan kar yığınları almış. Uzak bir yerden gelmişçesine kurulmuşlar bankın üzerine. Anıt parktan Zafer Müzesine baktım. Kızıla çalan çatı gelin başı gibi beyazlar içinde. Hiç ara vermeden yağdı kar. Tam 24 saat oldu. Çatılar, yollar, ağaçlar arabalar her yer tek renk oldu. afyonkarahisar gelin gibi.
Valilik önündeki yapraklarını döken ağaçlar direniyor kara. Her ne kadar üst kısımları beyaza bürünse de kar’a inat yarısı hala kendi rengini koruyor. Her yer beyaz, her yer kar altında tek bir renk bugün Afyonkarahisar. Ama durun, durun biraz, yer beyaz, gök beyaz, çatılar beyaz araçlar beyaz. Beyazlar arasında doğaya inat bir çift bayrak meydan okuyor. Bizim bayrağımız ay yıldızlı kan kırmızısı bayrağımız kara da, doğaya da inat tüm ihtişamı ile fark ettiriyor kendini. Ben buradayım, ne kar, ne fırtına hiç bir şey beni yıldıramaz. Dalgalanırım gururla, onurla, şerefle der gibi.
Gökyüzüne bakın
Sonra gök yününe bakıyorum. Nereden geliyor bu kar, daha ne kadar yağacak diye. Önce dudaklarıma, yanaklarıma, gözlerime kar düşüyor. Her kar tanesi bir damla su oluyor yüzümde. Üşütüyor su damlaları tenimi, sonra iliklerime kadar iniyor bir hafif bir soğuk. Oysa karda yürürken insanlar hep yere, hep önlerine bakarlar. Kendilerini, kardan korumak ister gibi. Bakın yukarı, sizde yukarı bakın. Kar düşsün yanağınıza, gözünüze, anlınıza, saçlarınıza. Bakın yinede, gökyüzüne. Sonsuz bir beyazlık içinde süzülerek inen kar tanelerine bakın. Ne kadar saf, ne kadar berrak, ne kadar hoş.
Kale ve bayrak
Kaç kere baktım sana, kaç kere önünden geçtim bilmiyorum. İhtişamın dillere destan, adına romanlar yazıldı, hikayeler anlatıldı, şiirler şarkılar yapıldı. Ey koca Karahisar kalesi. Bugün bir başka güzelsin. Bugün bir başka alımlısın. Örtemez üzerini hiçbir şey, alamaz tepende sallanan ay yıldızlı bayrağı kimse, tarih boyu alamadıkları gibi. Ama ne bileyim bugün başka güzelsin. Başka bir gözle baktım bugün. Bir siluet gibisin. Biraz uzaklaştım. Valilik önündeki bayrağı öne alıp arkada bir fon gibi, bir anıt gibi duruşun beni bir kez daha hayran bıraktı. Ne diye bilirim ki karlar altında Afyonkarahisar bugün. Bir başka güzel Afyonkarahisar bugün.
Ömer Mazi
Evdeyim, kızım side baba her yer beyaz olmuş diyor. Oğlum edis kartopu oynayalım diye tutturdu. Karla kaplanmış Afyonkarahisar. Gece boyu yağmış. Hanım sobayı yakmış yarı borusuna kadar kıpkırmızı olmuş. Lezzeti meşhur Şuhut Patateslerinin küçükleri seçilmiş közlenmeyi bekliyor. Ne zaman diyorum hanıma, ne zaman ekmeğin arasına tereyağı sürüp sobada kızartacaksın. Kocaman bir somun ekmeğini kızım Side ve oğlum Edis ile ortadan kesip kitap gibi açıyoruz. Koca bir tereyağını içine sürüp sobanın üzerinde kızarmaya bırakıyoruz. Ekmek ısındıkça tereyağ eriyor. Tereyağ eridikçe odayı mis gibi bir koku kaplıyor. Açın pencerenin perdelerini kar yağarken lapa lapa, biz sıcacık evimizde kahvaltı yapalım mis gibi. Bu gün okulda yok çocuklar tatil yaparsınız artık. Ama benim çıkmam lazım.
Soğuk çarpıyor suratıma
Sıkıca giyiniyorum, merdivenlerden inip sokak kapısını açtığımda tokat gibi çarpıyor soğuk suratıma. Her yer kar altında ama kestiremiyorum ne kadar birikmiş diye. Bir adım atıyorum diz altına kadar gömülüyor ayaklarım. Sokaklar boş bugün, kimse çıkmamış evlerinden. Ya da çıkamamışlar kardan. Uzun çarşıdan iniyorum aşağı doğru. Elimde fotoğraf makinesi resim çekiyorum. Beyaza bürünen Afyonkarahisar’ın. Hafta sonu olmasına rağmen belediye işçileri çalışıyor. Belli ki yağan kara en çok onlar bozulmuş. Yolları açmak için var güçleri ile çalışıyorlar.
Anıt parka geliyorum. Beyaz altında park. Arkada Karahisar kalesi tüm ihtişamı ile dimdik duruyor, beyaza bürünse de. Park tamamen karlar altında. Anıtın üzerinde kar birikmiş. Başka bir anlam ve güzellik katmış. Banklarda insanların yerini yarım metreyi bulan kar yığınları almış. Uzak bir yerden gelmişçesine kurulmuşlar bankın üzerine. Anıt parktan Zafer Müzesine baktım. Kızıla çalan çatı gelin başı gibi beyazlar içinde. Hiç ara vermeden yağdı kar. Tam 24 saat oldu. Çatılar, yollar, ağaçlar arabalar her yer tek renk oldu. afyonkarahisar gelin gibi.
Valilik önündeki yapraklarını döken ağaçlar direniyor kara. Her ne kadar üst kısımları beyaza bürünse de kar’a inat yarısı hala kendi rengini koruyor. Her yer beyaz, her yer kar altında tek bir renk bugün Afyonkarahisar. Ama durun, durun biraz, yer beyaz, gök beyaz, çatılar beyaz araçlar beyaz. Beyazlar arasında doğaya inat bir çift bayrak meydan okuyor. Bizim bayrağımız ay yıldızlı kan kırmızısı bayrağımız kara da, doğaya da inat tüm ihtişamı ile fark ettiriyor kendini. Ben buradayım, ne kar, ne fırtına hiç bir şey beni yıldıramaz. Dalgalanırım gururla, onurla, şerefle der gibi.
Gökyüzüne bakın
Sonra gök yününe bakıyorum. Nereden geliyor bu kar, daha ne kadar yağacak diye. Önce dudaklarıma, yanaklarıma, gözlerime kar düşüyor. Her kar tanesi bir damla su oluyor yüzümde. Üşütüyor su damlaları tenimi, sonra iliklerime kadar iniyor bir hafif bir soğuk. Oysa karda yürürken insanlar hep yere, hep önlerine bakarlar. Kendilerini, kardan korumak ister gibi. Bakın yukarı, sizde yukarı bakın. Kar düşsün yanağınıza, gözünüze, anlınıza, saçlarınıza. Bakın yinede, gökyüzüne. Sonsuz bir beyazlık içinde süzülerek inen kar tanelerine bakın. Ne kadar saf, ne kadar berrak, ne kadar hoş.
Kale ve bayrak
Kaç kere baktım sana, kaç kere önünden geçtim bilmiyorum. İhtişamın dillere destan, adına romanlar yazıldı, hikayeler anlatıldı, şiirler şarkılar yapıldı. Ey koca Karahisar kalesi. Bugün bir başka güzelsin. Bugün bir başka alımlısın. Örtemez üzerini hiçbir şey, alamaz tepende sallanan ay yıldızlı bayrağı kimse, tarih boyu alamadıkları gibi. Ama ne bileyim bugün başka güzelsin. Başka bir gözle baktım bugün. Bir siluet gibisin. Biraz uzaklaştım. Valilik önündeki bayrağı öne alıp arkada bir fon gibi, bir anıt gibi duruşun beni bir kez daha hayran bıraktı. Ne diye bilirim ki karlar altında Afyonkarahisar bugün. Bir başka güzel Afyonkarahisar bugün.
Ömer Mazi