Şemsettin Karahisari Ortaokulunda güçlendirme rezaletinde herkes ağız birliği yapmışçasına sessizlik yemini etmişler kimseden bir açıklama gelmiyor.
Geçen hafta yiğit bir adam varsa bu sorulara cevap versin diye teklifte bulunduk.
Şu ana kadar her şeye bir sözü olan idarecilerin, ne hikmetse sesi kısıldı.
Okulda yaşanan inşaat skandalını yeniden yazmayacağım.
Bu kez başka bir krizi yazacağım.
Bu güne kadar Okul Müdürü Süleyman Orhan’ı hep olayın dışında tuttum.
Çünkü bu yaşananlarda onun bir etkisi, yetkisi, söz hakkı olmadığı için olayın dışında tutmak için elimden geleni yaptım.
Ancak müdür bey bundan rahatsız olmuş, o da oyuna girmek istiyor.
Girdi de.
Peki o zaman dedik, inşaata yaşanan sorunları sizlere daha iyi aktara bilmek için fotoğraf çekip gidip birkaç kez yerinde görmüştüm.
Uzaktan bakarak anlatılmaz bizzat olayın içinde olmalıyız diye.
İşin uzmanları ile görüşüp yapılmaya çalışılan güçlendirmeni nasıl yüzlerine gözlerine bulaştırdıklarını aktardık.
Ancak tüm bunlar olurken yaklaşık on aydır eğitim öğretim verilmeyen, yedi ay önce güçlendirme yapılması için rapor düzenlenen, beş ay önce güçlendirme için inşaat çalışması başlatılan, iki ay önce güçlendirme işi de durup kaderine terk edilen Şemsettin Karahisari’nin 55 yıllık yaşlı okulunun sınıfları boşaltılıyor.
Ama ne hikmetse sınıfta bulunan en pahalı şey olan “Akıllı Tahtalar” almak kimsenin aklına gelmiyor.
Ben bunları haber yapmak için okul inşaatına gittiğimde okul müdürü yasak giremezsin dedi.
Anlatmaya çalıştım ama olmadı ben girip çekim yaparken müdür polis çağırdı.
Polis eşliğinde bahçeye indik.
Okul Müdürü Süleyman Oğuz bak kardeşim.
Benim eğitim konusunda ne kadar hassas olduğumu Afyon’da herkes bilir.
Ömer Mazi doğru, akıllı, mantıklı, öğrencilerin yararına olan işlerin içinde olur, elinden geleni yapar.
Ama yanlış yapanında karşısında tek başına durmasını bilir.
Sevgili Müdür Süleyman Oğuz,
Buradan yumuşak yumuşak anlatıyorum,
Öğrenciye anlatır gibi, bir dosta anlatır gibi, anlamak istemeyen birine anlatır gibi.
Sesli düşünüyorum mesela ben okul müdürü olsam.
Ya da, beni geç, sizin öğrencilerden ortalama düzeyde birini Müdür koltuğuna oturtsak o akıllı tahtaları orada bırakmazdı.
Çünkü onlar milli servet, devlet malı, size emanet, sizin öğrencilerden biri bile emanete sahip çıkar.
Çünkü emanete hıyanet olmaz, aklı, vicdanı Allah ve devlet korkusu olan hiç kimse bunu yapmaz, ayıptır günahtır, yazıktır.
O tahtaların servisi var bir telefonla gelip paketleyip bir odada toplarlardı.
Tozun toprağın, inşaatın içinde kapısı penceresi olmayan yerde bırakılmazdı.
Hadi servis akıl edilemedi, okulun hizmetlileri var onlara söylersiniz boş oturacaklarına şimdi okulda yok, ders yok, boş okulu yönetmek kolay ya, onlar yapardı.
Hatta hadi onu da geçtim o okulun kıymetli çok değerli öğretmenleri var onlara söyleseniz onlar bile kadın erkek demeden hepsi söker bir güzel paketler bir depoda muhafaza ederdi.
Çünkü o akıllı tahtalar devletin malı, devlet onları koruyup kollayın diye sizi o koltuklarda oturtuyorlar.
Devletin sana emanet ettiği demirbaşlar senin namusun, insan namusunu korumalı gözü gibi bakmalı, namusu koruyamazsan hiç bir şeyi koruyamazsın.
Birde dedin ya! ben onları bir yere verdim yakında duyarsın diye.
Çok pardon da Süleyman Oğuz, verdiğin yer acaba vatan toprağı, Türkiye Cumhuriyeti içinde bir yer, Afyon’da başka bir okul değil mi?
Verdiğin yerde de bizim çocuklarımız kullanmayacak mı o akıllı tahtaları.
Verdiği yer sanki Yunanistan, İsrail, Ermenistan’mı?
Nereye verdiysen orada da bu şehrin çocukları eğitim görecek, sanki o çocuklara ve o okula kini varmış gibi akıllı tahtaları inşaatın içinde tozun toprağın içinde bırakıp milletin vergileriyle alınan, milli servetin heba olmasına göz yuman biri okul müdürü olamaz.
Evet biliyorum bu senin suçu değil.
Seni bu koltuğa gönderen ağabeylerinin suçu,
İşte sizin eğitimi, okulları, geleceğin teminatı çocuklarımızı emanet ettiğiniz adamlar.
Ben bu güne kadar onun için bir şey yazmaktan kaçındıkça müdürün o işi kendi üzerine çekmeyi başardı.
Bak Süleyman Bey kardeşim aç kulağını da beni iyi dinle.
Okul müdürü olunca okulun sahibi olmuyorsunuz.
Bu okullar bizim, siz bizim olan okulları yönetesiniz diye görevlendirilen memurlarsınız.
Bizim sizden tek istediğimiz işinizi layıkıyla, hakkıyla, adam gibi yapmanız başka bir isteğimiz yok.
Öyle olanlarının sonuna kadar yanındayız ve elimizden ne geliyorsa destek oluruz.
Aksi şekilde davrananında kim olursa olsun karşısında tek başımıza kalsak da dururuz.
Çünkü ne diyor Hazreti Muhammed efendimiz, “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” buyuruyor.
Sizin iş bilmezliklerinize göz yumarsak bu ülkede binlerce kişinin alın terleri ile alınan 30’dan fazla sınıftaki akıllı tahtalar o şekilde kaderine terk edilip hurdaya dönmesine göz yuman adam işi yapamadığını gösterir.
30X15.000=450.000 TL dört yüze elli bin lira çöp.
Tadilat için de 5 milyon lira çöp.
Başka bir ülkede olsak, başka bir şehirde olsak bunun hesabı tepeden aşağıya kadar sorulur.
Ama, gözünü sevdiğim, Afyonkarahisar’da kimseye hesap sorulmadığı için yapanın yanına kar kalıyor.
Milli Eğitim Müdürü metin yalçın ve yardımcılarının bu durumdan haberi var mı?
Hiç gelip bu mezbeleliği gördüler mi?
Akıllı tahtaların burada ne işi var niye bunları korumaya almadınız dediler mi?
Hiç sanmıyorum.
Bu işlerde tek suçlu var oda benim.
Geçen hafta yiğit bir adam varsa bu sorulara cevap versin diye teklifte bulunduk.
Şu ana kadar her şeye bir sözü olan idarecilerin, ne hikmetse sesi kısıldı.
Okulda yaşanan inşaat skandalını yeniden yazmayacağım.
Bu kez başka bir krizi yazacağım.
Bu güne kadar Okul Müdürü Süleyman Orhan’ı hep olayın dışında tuttum.
Çünkü bu yaşananlarda onun bir etkisi, yetkisi, söz hakkı olmadığı için olayın dışında tutmak için elimden geleni yaptım.
Ancak müdür bey bundan rahatsız olmuş, o da oyuna girmek istiyor.
Girdi de.
Peki o zaman dedik, inşaata yaşanan sorunları sizlere daha iyi aktara bilmek için fotoğraf çekip gidip birkaç kez yerinde görmüştüm.
Uzaktan bakarak anlatılmaz bizzat olayın içinde olmalıyız diye.
İşin uzmanları ile görüşüp yapılmaya çalışılan güçlendirmeni nasıl yüzlerine gözlerine bulaştırdıklarını aktardık.
Ancak tüm bunlar olurken yaklaşık on aydır eğitim öğretim verilmeyen, yedi ay önce güçlendirme yapılması için rapor düzenlenen, beş ay önce güçlendirme için inşaat çalışması başlatılan, iki ay önce güçlendirme işi de durup kaderine terk edilen Şemsettin Karahisari’nin 55 yıllık yaşlı okulunun sınıfları boşaltılıyor.
Ama ne hikmetse sınıfta bulunan en pahalı şey olan “Akıllı Tahtalar” almak kimsenin aklına gelmiyor.
Ben bunları haber yapmak için okul inşaatına gittiğimde okul müdürü yasak giremezsin dedi.
Anlatmaya çalıştım ama olmadı ben girip çekim yaparken müdür polis çağırdı.
Polis eşliğinde bahçeye indik.
Okul Müdürü Süleyman Oğuz bak kardeşim.
Benim eğitim konusunda ne kadar hassas olduğumu Afyon’da herkes bilir.
Ömer Mazi doğru, akıllı, mantıklı, öğrencilerin yararına olan işlerin içinde olur, elinden geleni yapar.
Ama yanlış yapanında karşısında tek başına durmasını bilir.
Sevgili Müdür Süleyman Oğuz,
Buradan yumuşak yumuşak anlatıyorum,
Öğrenciye anlatır gibi, bir dosta anlatır gibi, anlamak istemeyen birine anlatır gibi.
Sesli düşünüyorum mesela ben okul müdürü olsam.
Ya da, beni geç, sizin öğrencilerden ortalama düzeyde birini Müdür koltuğuna oturtsak o akıllı tahtaları orada bırakmazdı.
Çünkü onlar milli servet, devlet malı, size emanet, sizin öğrencilerden biri bile emanete sahip çıkar.
Çünkü emanete hıyanet olmaz, aklı, vicdanı Allah ve devlet korkusu olan hiç kimse bunu yapmaz, ayıptır günahtır, yazıktır.
O tahtaların servisi var bir telefonla gelip paketleyip bir odada toplarlardı.
Tozun toprağın, inşaatın içinde kapısı penceresi olmayan yerde bırakılmazdı.
Hadi servis akıl edilemedi, okulun hizmetlileri var onlara söylersiniz boş oturacaklarına şimdi okulda yok, ders yok, boş okulu yönetmek kolay ya, onlar yapardı.
Hatta hadi onu da geçtim o okulun kıymetli çok değerli öğretmenleri var onlara söyleseniz onlar bile kadın erkek demeden hepsi söker bir güzel paketler bir depoda muhafaza ederdi.
Çünkü o akıllı tahtalar devletin malı, devlet onları koruyup kollayın diye sizi o koltuklarda oturtuyorlar.
Devletin sana emanet ettiği demirbaşlar senin namusun, insan namusunu korumalı gözü gibi bakmalı, namusu koruyamazsan hiç bir şeyi koruyamazsın.
Birde dedin ya! ben onları bir yere verdim yakında duyarsın diye.
Çok pardon da Süleyman Oğuz, verdiğin yer acaba vatan toprağı, Türkiye Cumhuriyeti içinde bir yer, Afyon’da başka bir okul değil mi?
Verdiğin yerde de bizim çocuklarımız kullanmayacak mı o akıllı tahtaları.
Verdiği yer sanki Yunanistan, İsrail, Ermenistan’mı?
Nereye verdiysen orada da bu şehrin çocukları eğitim görecek, sanki o çocuklara ve o okula kini varmış gibi akıllı tahtaları inşaatın içinde tozun toprağın içinde bırakıp milletin vergileriyle alınan, milli servetin heba olmasına göz yuman biri okul müdürü olamaz.
Evet biliyorum bu senin suçu değil.
Seni bu koltuğa gönderen ağabeylerinin suçu,
İşte sizin eğitimi, okulları, geleceğin teminatı çocuklarımızı emanet ettiğiniz adamlar.
Ben bu güne kadar onun için bir şey yazmaktan kaçındıkça müdürün o işi kendi üzerine çekmeyi başardı.
Bak Süleyman Bey kardeşim aç kulağını da beni iyi dinle.
Okul müdürü olunca okulun sahibi olmuyorsunuz.
Bu okullar bizim, siz bizim olan okulları yönetesiniz diye görevlendirilen memurlarsınız.
Bizim sizden tek istediğimiz işinizi layıkıyla, hakkıyla, adam gibi yapmanız başka bir isteğimiz yok.
Öyle olanlarının sonuna kadar yanındayız ve elimizden ne geliyorsa destek oluruz.
Aksi şekilde davrananında kim olursa olsun karşısında tek başımıza kalsak da dururuz.
Çünkü ne diyor Hazreti Muhammed efendimiz, “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” buyuruyor.
Sizin iş bilmezliklerinize göz yumarsak bu ülkede binlerce kişinin alın terleri ile alınan 30’dan fazla sınıftaki akıllı tahtalar o şekilde kaderine terk edilip hurdaya dönmesine göz yuman adam işi yapamadığını gösterir.
30X15.000=450.000 TL dört yüze elli bin lira çöp.
Tadilat için de 5 milyon lira çöp.
Başka bir ülkede olsak, başka bir şehirde olsak bunun hesabı tepeden aşağıya kadar sorulur.
Ama, gözünü sevdiğim, Afyonkarahisar’da kimseye hesap sorulmadığı için yapanın yanına kar kalıyor.
Milli Eğitim Müdürü metin yalçın ve yardımcılarının bu durumdan haberi var mı?
Hiç gelip bu mezbeleliği gördüler mi?
Akıllı tahtaların burada ne işi var niye bunları korumaya almadınız dediler mi?
Hiç sanmıyorum.
Bu işlerde tek suçlu var oda benim.